Beden deyince ilk aklımıza gelen şey genellikle bedenimizle ilgili düşünceler, nasıl göründüğü ve nasıl olmadığı hakkında olumsuz ve negatif düşüncelerdir. Bedenimize bize gerçekten rahatsız edici ve zorlayıcı uyarılar geldiği zaman durup bakıyoruz. Ya da görüntümüzden memnun olmadığımız zamanlarda şikayet ve eleştiri dolu düşünceler ile bahsediyoruz.

Bütün bir hayat boyunca bize ev sahipliği yapan evimizin dış görüntüsü ile ilgilenip, evin içinin farkında olmadan yaşıyoruz. Bedenimiz en büyük kılavuzumuzdur. Eğer duygu ve düşüncelerimizi yönetmek kendimizle şefkatli bir bağ kurmak istiyorsak, bedenimizi göz ardı edemeyiz.

Beden, düşüncelerimizden önce tehlikeyi hisseder, ve bize uyarılar verir. Bunun farkına varmak istiyorsak dikkatli bir biçimde bedenimizi ve bedenimizden gelen sinyalleri dinlemeyi öğrenebiliriz. Bedenimizden gelen sinyalleri dinlemek derken, buna takılıp sürüklenmekten, endişe dolu düşüncelerle kendimizi boğmaktan bahsetmiyorum.

Bedenimizle bir rehber gibi bağ kurup bize içsel yada dışsal tepkilere verdiği uyarıları izlemekten bahsediyorum. Bedenimiz, bilgedir. Bedenin bilgeliğini keşfetmek ve ona karşı dost bir bağ kurup ona karşı değil ona güvenerek yeni bir bağ kurmak mümkün.